Gökçe Öztürk’ün Gerçek Hikaye Dizisi- BAYKUŞ

27 Ekim 2014
4 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
1876 defa okundu. defa okundu.

BELEMTÜRK TV CANLI YAYIN

BAYKUŞ

Rüyamda Baykuş görmüştüm. Evimizin çatısında garip garip sesler çıkartıyordu …

Yıl 2001, bu yılı unutmam aklımdan kazımam imkansız. Her başını okşadığımda bedenime sarılan acıyı her dafasında içime çekiyorum ki bir daha yaşatmasın Rabbim diye……
Kız kardeşim ve 6 aylık bebeğimle alişverişe çıkmak için çarşıya gittik. Evden çıkmadan önce annem arkamızdan seslendi “bebeği götürmeyin! Ben bakarım…”
Keşke dinleseydim, fakat benim amacım ona yeni kıyafetler almaktı. Güneşli hava iyi gelir düşüncesiyle böyle bir hata yaptım…
Annem çok pişmanım!

Alişveriş bittikden sonra tekrar o lanetli otobuse binip eve gitmek için durağa geldim . Otobüs geldi kapılar açıldı ve ilk önce şöfürün yanına gidip “bebek arabam büyük yardım edermisiniz” dedim. Aldığım cevap aynen şuydu. “Benim görevim degil”, bende “peki insanlık görevin ne” dediğimde kızdı sinirlendi. Ben tekrar orta bölümden bebek arabasını sokmaya çalışırken bir Türk amca bana yardım etmek istedi ve o anda otobusün kapıları kapandi ve bebeğim yere düştü. Diyeceksinizki bebek bağlı değilmiydi ? Bağlıydı ama o sert kapıların hızı bebeğimi yere düşürdü. Bebeğimi elime aldım çığlıklar atıyordum. Yanımdaki Belçikalı bir bayana bebeğimi tut ve ambulansı ara dedim. Sonra şöfürü yerinden indirip tırmaladım tekmeler tokatlar her aynaya baktığında benim tırnaklarımın izi kalsın istedim.

O çığlıklar, insanların yardim etme çabası, araya giren insanlar “yapma, vurma” diyen bir kitle, ama o acıyla gözüm hiç bir şeyi görmedi. Hiç bir annenin de görmezdi. Ambulans geldi beni, bebeğimi ve beşik arabasını aldı. Ambulansta fark ettim kafasında sorun olduğunu, elim değdiğinde bayılmışım tekrar gözlerimi hastane de açtım. Annem başımda idi . Canım annemin gözlerinden kanlı yaşlar doktorlara yalvarması, kurtarın bebeğimizi deyip bayılması, benim çaresizliğim, içimi yakan bebeğimin gözleri.
Ve içeri iki polis girdi, bebek arabasıyla birlikte beni sorguya almak istediklerini söylediler. Sanki acım yetmiyormuş gibi. Olayı yazdığım gibi anlattım ama onlar beni suçladı. Suçum otobüs şöfürünü darp etmekmiş. Bence o yaşadığına şükretsin.
O anda o büyük adam, kurtarıcımız içeri girdi ve polislere “çabuk dışarı çıkın sizin burda işiniz yok, burda acılı bir anne var. Sizler önce olayı iyice araştırın ve bizi hemen yanlız bırakın” dedi …
Yanıma yaklaştı gözlerin de umut vardı, “bana bak, iyice bak” dedi, “senin bebeğin benim en küçük hastam ona çok iyi bakacağıma söz veriyorum ama seninde bana bir söz vermen gerekiyor, her seyden önce sakin olmalısın. Sen iyi olmalısın ki bebek de iyi olsun. İyileştiği zaman karşısında annesini iyi görmesi gerekiyor” dedi .
Sakin olmak ne mümkün, aklımdan geçenler beni yavas yavas öldürüyordu. Ellerim ayaklarım benim değildi. Artık saçlarımda benim degildi. Tutam tutam yoldum saçlarımı, hastane duvarlarına kafamı vurmaktan başım dönüyordu …
Ya annem, bitmişti artık sesi soluğu çıkmıyordu. Doktor “odama bekliyorum sizi” dedi “sakinleşmeden gelmeyin” diye de bir kaç kez uyardı. Olayı duyan arkadaşlarım akrabalar, sağolsunlar hepsi hastaneye akın akın geldiler. Beni sakinleştirmek için çaba gösterdiler .

Sonra ben ve annem tekerlekli sandelye’de kahramanımızın odasına gittik, cünkü yürümek için ayaklar gerekiyordu ve ben onları hissetmiyordum.
Tek tek anlattı sorunu, düşmenin etkisiyle kafatasında kırık meydana gelmiş ama beyin zarın da sorun yok hemen ameliyata almak zorundayım, beklersek kırık beyin zarına zarar verebilir dediği anda ben tekrar bayılmışım ……..
Tekrar kendime geldiğimde doktor başımdaydı, “eğer kendine gelmezsen çocuğunun tedavisini bırakacağım” dedi, “seninle ugraşmak için vaktim yok, bebeğin dışarıda ve beni bekliyor” diyerek çıktı .

Filmler testler yapıldıktan sonra iceri bir hemşire girdi, elinde ustura ile “bebeğin saçlarını kazımak zorundayım, istersen dışarıya çık iyi olur” dedi.
Ben çıkmadım her hamlesini izledim izledim ki, acıyı iyice yaşayayim. Hemşire kazıdı elleri titreterek. Annem ve kız kardeşim ağlayarak o uzun kahverengi saçlarını yerden toplayıp bir peçeteye sardılar.

Sonra bir doktor kafilesi içeri girdi . Kahramanımız bak sana 5 tane beyin uzmanı ve bebeğini tanımak için 4 tane stajyer doktor getirdim dedi . Doktorlardan biri japondu, Belçika’ya seminer vermek için gelmiş, Amerika’dan kahramanımızın üniversiteden arkadaşıymış. Hepsi oğlumun etrafında toplandı. Biraz önce acıdan ağlayan bebek onlara gülümsedi. Japon doktor bak gördün mü gözlerimi komik buldu gülümsedi dedi. Diğer doktorlarında benim de moralim az da olsa yerine geldi …
Bebek hazır ama annede hazır olmak zorunda dediler… Çünkü o an bilmediğim anlamadığım bir kağıda imza atmak zorundaydım. “Ne yazıyor burada”? dedim, O da bana “oğlunu ameliyat etmemize izin verdiğini onaylayan bir belge” dedi. Bu ne demekti, yani oğlum masada kalırsa hesap soracağım kimse olmayacaktı… Mecbur attım imzayı, çünkü bana kahramanım “kurtaracağım” dedi. Önce Allah’a sonra ona emanet ettim ve bebeğimi ellerine aldı gitti…
Olan bitenden habersiz bir şekilde etrafına gülümsüyordu.
Tam 9 saat hiç kimse dışarı çıkmadı. Ben tam 9 saat boyunca o kapının arkasından bir an bile ayrılmadım.Elimdeki saclarını koklaya koklaya içime çeke çeke bekledim.

Saatler geçmek bilmedi, aklıma gelmeyen felaketler acılar kalmadı. Her türlü olabilecek durumları geçirdim aklımdan. İçimde volkanlar patlıyor, bir çıksa az da olsa sönecek içimdeki ateş derken kapı acıldı. Önce o japon doktor ardından stajyerler ve en son kahramanımız çıktı. Hepsinin yüzlerinde sevinç vardı. Korkma oğlun çok iyi kurtuldu dedi ve o an çiğlıklar, bağırmalar, şükürler olsun diye haykıran diller…
Yoğun bakımda oğlun ama 5 dakika görebilirsin dediler… İçeri koşmam gerekirken ben yavaş yavaş gidiyordum, ayaklarım durduruyordu beni. Perdeyi yavaşca açtım ve gerisini hatırlamıyorum….
Çünkü bebeğimin kafası futbol topu büyüklüğünde şismişti. Yıldız yıldız bakan o gözleri kaybolmuştu şişlikten. Hemen dışarı çıkardılar beni “iyileşecek çok daha iyi olucak” diyen hemşireler, doktorlar ….
Dedikleri gibi de oldu, şükürler olsun…

Bügün oğlum 14 yaşında ortaokul öğrencisi derslerinde çok başarılı, özellikle matematik konusunda. Ama hayatta eksik kaldığı bir şey var. Top oynayamıcak kafasına hiç bir şekilde darbe almaması gerekiyor. 14 senedir onu olabilecek her türlü kazalardan koruduk. 2 senemiz kaldı, bir ameliyatı daha var sonra artık özgür.
Bu olaya sebep olan otobüs şöfürünü hiç unutmadım unutmamda. Halen bakarım geçerken. O mu diye! Onu darp ettiğim için mahkemeye çıktım tazminat da ödedim ama sorun değil, bugün yine görsem yine döver, seve seve o tazminat yine ve yine ve yine öderim.

Bunu neden mi yazdım? Anneler otobüse bebeklerinizle binerken defalarca kontrol edin. Benim gibi bir kere kontrol etmeyin. Ben bir bebekli anne gördüğümde gözüm hemen emniyet kemerine takılır. Takmayanlarıda sert bir dille hep uyarmışımdır ki benim yaşadığım felaketi, acıyı yaşamasınlar diye…
Ve Kahramanım büyük insan !
Dr. COLLE HERMAN, sana binlerce kez tekrar teşekkür ederim…
Biliyorum siz bıktınız benim teşekkürlerimden ama sen bana Allah’ın izniyle oğlumu geri verdin…

Gökce Öztürk
Belemtürk Köşe Yazarı

Reklamlar

BELEMTÜRK TV CANLI YAYIN

Ferah 2024Çağrı İnşaateau.de.montagne2Av.Ercan TOKBAKKERIJ
YORUMLAR 4 Yorum Yapıldı.
  • Yazinizi okurken cok etkilendim gozlerimden yaslar suzuldu... Baskasinij dikkatsizligini bir baskasi duzeltmeye calisirken Bir annenin caresizligi, korku ve endisesi beni etkilemedi diyemem... Allah uzun omurler versin ins.anne olmak boyle birsey .....saygilar
    29 Ekim 2014 10:14
  • Allah uzun omurler versin ins.oglunuza Cok etkilendim yaslarimi tutamadim.sanirim beni en cok etkiliyen bir annenin korku ve caresizligi...baskasinin yaptigi bir hatayi bir baskasinin duzelmesi icin beklemek. Caresizlik, endise ve korku Allah sizi bir omur ayirmasin ins
    29 Ekim 2014 10:09
  • Nezat hanim , yorum ve dusunceleriniz icin tesekkur ederim ...
    28 Ekim 2014 14:36
  • Allah bagislamiz cocugunuzu malisef gercekten cok lanet otobus soforlerimiz var. Buna hergun sayitim, dikkatli olmaktan baska caremiz yok. Ikinci yazinizi okuyorum ve sizi tebrik ediyorum. Basarilar dilerim Gokce hanim.
    27 Ekim 2014 08:37

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN