Sevgili Belemtürk Okurları,

Bir süreliğine ayrı kaldıktan sonra sizlerle tekrar birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Hayat hep sürprizlerle dolu ve bu sürprizler maalesef ki her daim tatlı sürprizler olup, bizlere hoşça duygular yaratmayabiliyor. Hatta çok derinlerden üzebiliyor. Benim son yaşadığım sürpriz de, etrafta son zamanlarda sıkça duyduğumuz, gerek yazılı, gerekse görsel basında hemen hemen hergün karşımıza çıkan ve çağın hastalığı diye tabir edilen rahatsızlığın gelip ta içimize, evimize kadar girmesi ve ailemizi ve tüm sevenlerimizi derinden yaralaması oldu. Bu zor günleri atlatıp tekrar normal hayatımıza döndüğümüz için mutluyuz.

Hergün medyada bir çok olumsuzluklar yaşayan insanları görürüz, ya da mucizeler yaşayanlarda çıkar karşımıza ama bunun hiç bir zaman bizim başımıza gelebileceğini tahmin etmeyiz. Gerek yaşanan mucizeler, gerekse bu zor durumlar bir gün benim başıma da gelebilir demeyiz hiç bir zaman. Ama bir an gelir ve o hiç beklemediğin bir andır çoğu zaman, hayatın tamamen yön değiştirip, dümeni farklı tarafa kırmayı gerektirir. Artık günlük yaptığın rutin işleri yerini daha farklı zorunluluklara bırakır. Geriye dönüp baktığında benzer durumları ben de yaşadım diyen kişi sayısı çok olacaktır.

Son yaşadıklarım ve ve bunları yaşarken gözümün önünden film şeridi gibi geçen hayatım ister istemez bir şeyleri sorgulamaya itti beni. Ve şöyle bir tespitim oldu. ‘’Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir!’’ Sizce de bu tespit doğru mudur? Yaşadıklarımız aslında bizlere hep bir şeyler kazandırmak ya da bir takım farkındalıklar yaratmak için mi başımıza gelir? Bir düşünün; tesadüfen bir gazete parçasında okuduğunuz haber, seyahat ederken bir otobüs ya da trende başka birinin unutmuş olduğu bir kitabın arka yüzünde yazanlar, şans eseri tanıştığınız bir insan, canınızı sıkan bir haber ya da yaşanmışlık size nice kapılar açtı ya da kapattı hayatınızda. Hayat normal seyrinde akıp giderken bu durumların çokta fazla farkına varamayız ama durup düşündüğümüzde idrak ederiz ki, aslında bu tesadüfler bizim hayatımızın renkleridir. Bu renkler her zaman kırmızı, turuncu, pembe olmasa da… Siyah ve gri de yer alır bu renkler arasında. İşte mühim olan bu siyah ve grilikleri yaşarken aralardan pembeleri, turuncuları, yeşilleri görmenin adıdır MUTLULUK! Hayatın bize sunduğu bunca rengi görebilmemiz için önce bakmamız ve farkında olmamız gerek elbet.

Bazı olayları değerlendirirken tek taraftan, yani kendi penceremizden bakarken karşı tarafın da kendi penceresinden baktığını es geçeriz. Örneğin, çocuğu çok istediği halde evde bir ev hayvanı beslemeyi istemeyen bir anne bir gün tesadüfen televizyon kanallarını zaplarken uzman bir kişinin ‘’Ev hayvanları-Çocuk ve Eğitim’’ konusunda bir programına denk gelip evde bir köpek bakmanın çocuklar üzerinde olumlu etkilerini öğrenip bakış açısını değiştirebilir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz elbet. Aslında tüm bu yaşanmışlıklar bizde bir sorgulama başlatıyorsa işte kendini keşfetme, farkında olma ve en önemlisi harekete geçmenin önemini orada idrak etmeye başlarız. Eğer bu yolculuğa çıkmaya niyet etmişseniz de, karşınıza size rehberlik edecek doğru isimler mutlaka çıkıyor. Bu bazen bir arkadaştan duyduğunuz bir isim, bazen merak edip katıldığınız bir söyleşi, bazen de okuduğunuz bir kitap olabiliyor. Eğer ister ve niyet ederseniz ardından en keyifli bölüm başlıyor: DÖNÜŞÜM…

İnsanların kendine dönüşü, farkındalık ihtiyacı yükseldikçe zihinsel, ruhsal ve bedensel anlamda sağlıklı yaşamanın yollarını öğrenme isteği de artıyor. Sağlık, sadece hastalık ve sakatlık durumunun olmayışı değil, kişinin bedenen ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı, “sadece hastalıklardan ve mikroplardan korunma değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi olma hali” diye tanımlar. Şimdi sizden rica ediyorum: Fiziksel, ruhsal ve sosyal durumunuzu gözden geçirmeniz. Şayet bu üç unsur dengedeyse ancak dengede oluruz. Eğer birinden birinde aksaklık varsa orada üzerinde durulması ve düzeltilmesi gereken bir mesele var demektir.

Son dönemlerde tecrübe ettiklerime dayanarak; hayatta sağlığın önüne geçebilecek hiç bir kavramın olmadığını yinelemek istiyor; yaşanmışlıklarınızı gözden geçirmenizi, benim yaşadığım farkındalığı ve dönüşümü ihtiyaç duyan herkesin yaşamasını umut ederek, hepinize “SAĞLIKLI ve MUTLU’’ günler diliyorum!

Saygılarımla,

Zülbiye Gürsu Ayaz
26/02/2016